sabah saat 8:30 gözlerimi çalan telefonun sesine açtım ,kendime geldim ve telefona koştum.daha karga bokunu yemeden sabah fırçasını hilmiden ben yedim.ama haklıydı.akşamdan beraber konuştuk ve sabah ava gidecektik ben beyfendi uymuş kalmışım,aslında yapmam öyle şeyler ama oldu birkere.hemen toparlandım üzerimi giyindim,silahımı aldım doğru canım kadar sevdiğim köpeklerimin yanına çıktım.hemen ayaklandılar ve üzerime atlamaya başladılar,tuttum iplerinden hilmiyle buluşacağımız yere doğru çıktım yola.hep ava giderken yaşadığım o heycan içimde,bayram sabahındaki coçuklar gibiyim.selçuk çıkışında hilmiyle buluştum,ve av maailine doğru yolumuza devam ettik.buz gibi havada motorlarla yavaşca ilerleyip bir yandanda sohbetle 30 dk sonra av yerimize ulaştık.yaktığımız ufak bir ateşin başında hem yapacağımız avı konuşuyorruz,hemde sabah fırından aldığımız çıtır simitlerle kahvaltımızı yapıyoruz .o smitin tadıda sabahın kırağısında bir başka güzel ,o bir tek simit o an başka hiçbir şeyle değişilmez.sohbet ve kahvaltımız bittikten sonra hilmiyle ters istikametlere doğru ayrılıp iz kesmeye başladık.yaklaşık 300 mt yürüdükten sonra 2 tane ize rastladım,ve bir müddet takip edip ormana soktum,hemen hilmiye seslendim ve hilmi yerini aldı.işte heycan başlıyordu,ava her gittiğimde sanki ilk defa gitmişim gibi köpeklerimi salacağım an kalbim çarpıyor.zaten avcılığı yaptıran o heycan değilmi.oracıktan saldım köpekleri.ses vererek ok gibi fırladılar elimden,bir süre ilk saldığım parçada izi sürdüler ve köpekler ormandan çıktı, ses vererek efes gölüne doğru gittiler.bende arkalarından surlara doğru çıktım,hem köpekleri dinliyor,hemde o güzel doğayı seyrediyordum.az sonra hilmide geldi yanıma.köpekler gölün sazlığında ses veriyorlardı.ama domuz ordada kalmamış,izi ordanda çıkardılar ve bülbül dağına doğru çıktılar. 1 saati geçmişti ve köpekler hala kokudan ilerliyordu.bülbül dağından tekrar arvalyaya doğru yöneldi köpekler.ordan bir parça ormana girdiler,hilmi hemen önünü kesti ben köpeklerin arkasından.ama domuz ordada kalmamış,köpekler orayıda geçti ve az sonra bir ileriki parçada domuzun başına vardılar.hilmi aceleyle önüne geçmeye çalıştı,ama yetişemedi domuz hiç dayanmadı ve hemen yatağı terk etti.bir müddet arkasından gittik.köpekler karşıya meryemana dağına geçmişti.bizim oraya dağ yollarından gitmemiz mümkün değil,kuşadası asvaltından dolaşmamız lazım.olduğumuz yerden bir müddet köpekleri dinledik ,tam enin olamakla beraber köpeklerin sesi bahçecik boğazına doğru gidiyordu.yavaş yavaş köpeklerin sesi uzaklaşarak koyboldu.ben dayanamadım ve yola çıktım ,arkamdan hilmide.köpeklerin sesini duyduğumuz son noktalara ulaştık.ama hiçbir ses alamadık.belirli noktalara gidip her yeri dinlemeye başladık ama hiç bir ses yoktu.uzun bir bekleyiş başladı 2 saat geçmesine rağmen hala bir gelişme yok. ben daha fazla duramadım ve köpekleri ilk saldığımız yere gidiyorum dedim hilmiye onun orda kalmasını istedim.çünkü biz karşı tarafa geçerken köpekler geri dönmüş olabilir düşüncesi vardı bende.köpekleri saldığımız ilk noktaya geldim.malesef ordada bir ses yok . çok geçmedi ve hilmi telsizden köpekler kuşadası asvaltı üzerinden geri dönüyor dedi.köpeklerin sesi 3.5 saat sonra çıkmıştı ve geri geliyordu.az sonra bende köpekleri duymaya başladım .hemen hilmiye döndüm onunda yanıma gelmesini istedim.köpekler gelirken hangi tarafa yönelecek diye karşıdan dinliyorum.yeni yetiştirdiğim barut ve hilmi nin köpeği arap kovgunda babalarının arkasından yel olmuşlar.onlar av yaptıkca köpek yetiştirmenin başarısına ulaşmaın zevkiyle dinliyorum onları.köpekler yönlerini belirledi ve ben yerimi aldım.adres verilmişcesine üzerime doğru geliyolar.biraz sonra domuzun ormanda sesini duydum iyice yorulmuş neseflenerek üzerime doğru gelior.ben tam köşe noktadayım.sağımdan ve altıma doğru inen şeritten çıkabilir,2 tarafada dikkatle bakıyorum.domuz ilk önce sağıma doğru yürüdü ve şeridin kıyısına kadar geldi,tüfek yüzümde ve çıkmasını bekliyorum artık.o an dünyadaki hiç bir olay yok aklınızda köpekler domuz ve siz sanki dünya durmuş dondurmuşlar bir süreliğine.domuz birden geri döndü ve solumdaki şeritten hızla fırladı,görmemle beraber bastım tetiğe.oracıkta kaldı. köpekler geldi ve onlarda 5 saatlik emeğin ödülüne ulaştılar.hilmide bu arada yetişmiş ama ses yapıp domuzu kaçırmıyayım diye yanıma yaklaşmamış.oturduk şeridin kıyısına başladık avın hararetli ve heycanlı sohbetine,anlat anlat bitmez artık o sohbet.kalktık ve anı ölümsüzleştirmek için fotoğraflarımızı çekildik.tam bu sıra murat aradı ve ben yanınıza gelicem nerdesiniz dedi ,yeri tarif ettim ve gelirken su ve yicek bişeyler getirmsini istedim.biz aynen gır gır şamataya devam ettik.yaklaşık 30 dk sonra murat misafiri orçunla beraber yanımıza geldi.biz murata değilde eline bakıyoruz ne getirdi diye.acıktık tabi muratı görenmi var .sağolsun kardeşim koca paket gofret getirmiş, biz hilmiyle 2 aç başladık gofret kemirmeye,bu arada azımız boş kaldıkça 2. avı neye yapalım diye konuşuyoruz .karnımız nisbeten doydu ve dinlendik.aslında bize kalsa yerimizden kalkmıcaz ya ,murat ava yeni geldi o dururmu.kalktık ve hemen üzerimizdeki parçayı aramak için hareket ettik.ben murat ve orçun öneze yapacağımız yere doğu çıktık ,hilmi ise köpekleri salmak için alt tarafımızda kaldı.yerimizi alır almaz hilmiye anons ettim köpekleri salması için .(ben ona köpekleri sal dedim o gitti köpekleri domuzun üstüne attı)şans ya hilmi köpekleri salar salmaz köpekler domuzu buldu .hilmi aşağıdan sürek yapmaya başladı ama domuz kalkmıyor,hilmiyi baya uğraştırdı . havaya silah atarak bağır çağır sonunda yürüttü domuzu,köpekler kovguna geçti ve geliyorlar.sanki az önce domuz vuran ben değilmişim gibi başladı yine heycandan kalbim çarpmaya.domuz direk orçunun üzerine doğru gitti .yukarıdan seyrediyorum nasıl atacak diye,ama ne olduysa onun önünden döndü ve yukarıya yöneldi köpeklerin sesi .muratla aramıza girdi ya murata yada bana çıkacak .köpekler iyice yaklaştı ben fermalamaya başladım her an şeride atlayabilir.bir yandanda muratı kesiyorum .murat işaretle önümde dedi ve tüfeği yüzüne aldı henüz 10 sn geçmemiştiki tetiği çekti. yanına doğru yöneldim köpekler sesi kesti anladım ki vurmuştu ,çok iri ve güzel bir domuzdu.2. av çok kısa sürmüştü ama çok zevkliydi.hilmide yanımıza çıktı,yine başladı sohbet 25 dk süren avın bile sohbeti bile saatlerce sürer artık ,hep söylerim avın güzel yanı sonundaki sohbeti. bir av günü daha bitti.bazen çok dua ederim gün bitmesin biraz daha dağda kalayım diye.heralde elimden gelse hiç inmicem dağlardan şehre.dağlara aşığım
29 Aralık 2007 Cumartesi
29 aralık 20007 cumartesi (güzel avdı ama)
sabah saat 8:30 gözlerimi çalan telefonun sesine açtım ,kendime geldim ve telefona koştum.daha karga bokunu yemeden sabah fırçasını hilmiden ben yedim.ama haklıydı.akşamdan beraber konuştuk ve sabah ava gidecektik ben beyfendi uymuş kalmışım,aslında yapmam öyle şeyler ama oldu birkere.hemen toparlandım üzerimi giyindim,silahımı aldım doğru canım kadar sevdiğim köpeklerimin yanına çıktım.hemen ayaklandılar ve üzerime atlamaya başladılar,tuttum iplerinden hilmiyle buluşacağımız yere doğru çıktım yola.hep ava giderken yaşadığım o heycan içimde,bayram sabahındaki coçuklar gibiyim.selçuk çıkışında hilmiyle buluştum,ve av maailine doğru yolumuza devam ettik.buz gibi havada motorlarla yavaşca ilerleyip bir yandanda sohbetle 30 dk sonra av yerimize ulaştık.yaktığımız ufak bir ateşin başında hem yapacağımız avı konuşuyorruz,hemde sabah fırından aldığımız çıtır simitlerle kahvaltımızı yapıyoruz .o smitin tadıda sabahın kırağısında bir başka güzel ,o bir tek simit o an başka hiçbir şeyle değişilmez.sohbet ve kahvaltımız bittikten sonra hilmiyle ters istikametlere doğru ayrılıp iz kesmeye başladık.yaklaşık 300 mt yürüdükten sonra 2 tane ize rastladım,ve bir müddet takip edip ormana soktum,hemen hilmiye seslendim ve hilmi yerini aldı.işte heycan başlıyordu,ava her gittiğimde sanki ilk defa gitmişim gibi köpeklerimi salacağım an kalbim çarpıyor.zaten avcılığı yaptıran o heycan değilmi.oracıktan saldım köpekleri.ses vererek ok gibi fırladılar elimden,bir süre ilk saldığım parçada izi sürdüler ve köpekler ormandan çıktı, ses vererek efes gölüne doğru gittiler.bende arkalarından surlara doğru çıktım,hem köpekleri dinliyor,hemde o güzel doğayı seyrediyordum.az sonra hilmide geldi yanıma.köpekler gölün sazlığında ses veriyorlardı.ama domuz ordada kalmamış,izi ordanda çıkardılar ve bülbül dağına doğru çıktılar. 1 saati geçmişti ve köpekler hala kokudan ilerliyordu.bülbül dağından tekrar arvalyaya doğru yöneldi köpekler.ordan bir parça ormana girdiler,hilmi hemen önünü kesti ben köpeklerin arkasından.ama domuz ordada kalmamış,köpekler orayıda geçti ve az sonra bir ileriki parçada domuzun başına vardılar.hilmi aceleyle önüne geçmeye çalıştı,ama yetişemedi domuz hiç dayanmadı ve hemen yatağı terk etti.bir müddet arkasından gittik.köpekler karşıya meryemana dağına geçmişti.bizim oraya dağ yollarından gitmemiz mümkün değil,kuşadası asvaltından dolaşmamız lazım.olduğumuz yerden bir müddet köpekleri dinledik ,tam enin olamakla beraber köpeklerin sesi bahçecik boğazına doğru gidiyordu.yavaş yavaş köpeklerin sesi uzaklaşarak koyboldu.ben dayanamadım ve yola çıktım ,arkamdan hilmide.köpeklerin sesini duyduğumuz son noktalara ulaştık.ama hiçbir ses alamadık.belirli noktalara gidip her yeri dinlemeye başladık ama hiç bir ses yoktu.uzun bir bekleyiş başladı 2 saat geçmesine rağmen hala bir gelişme yok. ben daha fazla duramadım ve köpekleri ilk saldığımız yere gidiyorum dedim hilmiye onun orda kalmasını istedim.çünkü biz karşı tarafa geçerken köpekler geri dönmüş olabilir düşüncesi vardı bende.köpekleri saldığımız ilk noktaya geldim.malesef ordada bir ses yok . çok geçmedi ve hilmi telsizden köpekler kuşadası asvaltı üzerinden geri dönüyor dedi.köpeklerin sesi 3.5 saat sonra çıkmıştı ve geri geliyordu.az sonra bende köpekleri duymaya başladım .hemen hilmiye döndüm onunda yanıma gelmesini istedim.köpekler gelirken hangi tarafa yönelecek diye karşıdan dinliyorum.yeni yetiştirdiğim barut ve hilmi nin köpeği arap kovgunda babalarının arkasından yel olmuşlar.onlar av yaptıkca köpek yetiştirmenin başarısına ulaşmaın zevkiyle dinliyorum onları.köpekler yönlerini belirledi ve ben yerimi aldım.adres verilmişcesine üzerime doğru geliyolar.biraz sonra domuzun ormanda sesini duydum iyice yorulmuş neseflenerek üzerime doğru gelior.ben tam köşe noktadayım.sağımdan ve altıma doğru inen şeritten çıkabilir,2 tarafada dikkatle bakıyorum.domuz ilk önce sağıma doğru yürüdü ve şeridin kıyısına kadar geldi,tüfek yüzümde ve çıkmasını bekliyorum artık.o an dünyadaki hiç bir olay yok aklınızda köpekler domuz ve siz sanki dünya durmuş dondurmuşlar bir süreliğine.domuz birden geri döndü ve solumdaki şeritten hızla fırladı,görmemle beraber bastım tetiğe.oracıkta kaldı. köpekler geldi ve onlarda 5 saatlik emeğin ödülüne ulaştılar.hilmide bu arada yetişmiş ama ses yapıp domuzu kaçırmıyayım diye yanıma yaklaşmamış.oturduk şeridin kıyısına başladık avın hararetli ve heycanlı sohbetine,anlat anlat bitmez artık o sohbet.kalktık ve anı ölümsüzleştirmek için fotoğraflarımızı çekildik.tam bu sıra murat aradı ve ben yanınıza gelicem nerdesiniz dedi ,yeri tarif ettim ve gelirken su ve yicek bişeyler getirmsini istedim.biz aynen gır gır şamataya devam ettik.yaklaşık 30 dk sonra murat misafiri orçunla beraber yanımıza geldi.biz murata değilde eline bakıyoruz ne getirdi diye.acıktık tabi muratı görenmi var .sağolsun kardeşim koca paket gofret getirmiş, biz hilmiyle 2 aç başladık gofret kemirmeye,bu arada azımız boş kaldıkça 2. avı neye yapalım diye konuşuyoruz .karnımız nisbeten doydu ve dinlendik.aslında bize kalsa yerimizden kalkmıcaz ya ,murat ava yeni geldi o dururmu.kalktık ve hemen üzerimizdeki parçayı aramak için hareket ettik.ben murat ve orçun öneze yapacağımız yere doğu çıktık ,hilmi ise köpekleri salmak için alt tarafımızda kaldı.yerimizi alır almaz hilmiye anons ettim köpekleri salması için .(ben ona köpekleri sal dedim o gitti köpekleri domuzun üstüne attı)şans ya hilmi köpekleri salar salmaz köpekler domuzu buldu .hilmi aşağıdan sürek yapmaya başladı ama domuz kalkmıyor,hilmiyi baya uğraştırdı . havaya silah atarak bağır çağır sonunda yürüttü domuzu,köpekler kovguna geçti ve geliyorlar.sanki az önce domuz vuran ben değilmişim gibi başladı yine heycandan kalbim çarpmaya.domuz direk orçunun üzerine doğru gitti .yukarıdan seyrediyorum nasıl atacak diye,ama ne olduysa onun önünden döndü ve yukarıya yöneldi köpeklerin sesi .muratla aramıza girdi ya murata yada bana çıkacak .köpekler iyice yaklaştı ben fermalamaya başladım her an şeride atlayabilir.bir yandanda muratı kesiyorum .murat işaretle önümde dedi ve tüfeği yüzüne aldı henüz 10 sn geçmemiştiki tetiği çekti. yanına doğru yöneldim köpekler sesi kesti anladım ki vurmuştu ,çok iri ve güzel bir domuzdu.2. av çok kısa sürmüştü ama çok zevkliydi.hilmide yanımıza çıktı,yine başladı sohbet 25 dk süren avın bile sohbeti bile saatlerce sürer artık ,hep söylerim avın güzel yanı sonundaki sohbeti. bir av günü daha bitti.bazen çok dua ederim gün bitmesin biraz daha dağda kalayım diye.heralde elimden gelse hiç inmicem dağlardan şehre.dağlara aşığım
26 Aralık 2007 Çarşamba
26 aralık 2007 çarşamba ( domuz küçük ama ekip büyük )
23 Aralık 2007 Pazar
23 aralık 2007 pazar (kurban bayramının 4. günü)ben ,hilmi,muzaffer,emin,kuzenim murat,vede balatcık köyünden mustafa yine aynı av heycanı ile çıktık dağlara.mevki şirince köyü yangın kulesi nin selahattin yüzü.sabah av maaline geldiğimizde ufak bir ateş yaktık,hem yapacağımız avı konuştuk hemde o sabahın soğunu üstümüzden attık . sonra ilk postayı yapacağımız yere doğru yöneldik.herkes yerini aldı bende köpeklerim barak ,barut,ve hilminin köpeği arapla yangın şeridinin kıyısından iz bakarak ilerliyorum biraz gittikten sonra bir iz gördüm ormana doğru giren ama hoşuma gitmedi iz biraz ufaktı o izi bıraktım ve bi 150 mt daha yürüdüm orada bir izle karşılaştım bu iz güzeldi,oracıktan salıverdim köpekleri barak yapıştı kokuya sesle ardından barut yetiştirdi köpekler sesle aşağıya doğru gitti ve uzaklaştı.hilmi az sonra telsizle anons etti.köpekler onun yanına çıkmış ve köpekleri tutmuş.domuz köpekleri saldığımız yerin arkasına geçmiş .hilmiye orda köpeklerle durmasını postayı bi arkaya geçireceğimi söyledim.hemen herkesi topladım ve bir arkaya tekrar önezeyi yaptıktan sonra hemen hilmiye anons ettim köpekleri salması için .az sonra köpekler aynı ize tekrar ses vermeye başladı.köpekler yangın şeridinden 150 mt kadar gitti ve domuzun başında ses vermeye başladı .hilmi hemen davrandı bağrış çığrış havaya ateş hilmi karıştırdı ortalığı. domuz kalktı ve köpeklerin sesi bana doğru yöneldi bende heycan başladı ben köpeklerin geldiği yönü seğrederken o güzel mahluğu gördüm biraz yürüyor dinliyor tekrar yürüyor.tabi bu arada direk ip çekmece üzerime geliyor. köpekler sıkıştırdıkça iyice bana yaklaştı hemen şeridin kıyısına diz çöktüm ve artık çıkmasını bekliyorum birden fırladı tüfeği yüzüme aldım ilk atışı yaptım 2.atışı yaptım 3. atış derken domuz karşıtarafa geçti şaşırdım kaldım.vuramadımmı acaba derken köpekler geldi. domuzun girdiği yerden girdiler yaklaşık 30 mt sonra ses kesildi ve hırlaşmalar başladı.evet benim domuz orda kalmıştı hemen girdim , köpeklerin yanına geldiğimde hemen merakımı giderdim ilk kurşunum koltuğuna,2.kurşunum ise boşluğuna isbaet etmiş 3. kurşunum ise malesef.tüm arkadaşlar toplandı hemen, işte avın en güzel tarafı başladı .nasıl geldi ne oldu köpekler şöyle yaptı bu böyle oldu falan filan bitmez artık o muhabbet.yaklaşık 30 dk sonra tekrar başka bir posta için hareket ettik yine herkes yerlerini aldı. biraz dolaştım ama iz bulamadım haydi oğlum diyerek saldım köpekleri ormana köpekler biraz girmiştiki ormana ses vermeye başladı izden yaklaşık 250-300 mt kadar gitti başladı domuza sarmaya tabi barutta yanında(barutta barak gibi kendi yetiştirdiğim yawru tabi o av yatıkça ben kaçırıyorum zevkten altıma)havaya 1-2 el ateş ettim ama bizimki yerinden kıpırdamadı.ormanda köpeğe doğru biraz yaklaştım ve tekrar bağır çağır tan tun bizimki yürüdü, köpekler kovguna geçti oturdum çam fidesinin dibine dinliyorum.köpek önezeye yaklaştıkça kulağım patlıyacak silah sesinde az sonra beklenen ses geldi önce bir el ardından 4 el daha silah patladı .hemen telsizeyöneldim ve merakla sordum durum nedir malesef mustafa 5 el atmasına rağmen vuramamış.olsun bu avcılık vurmak ta kaçırmakta olacak canını biz vermedikya . zaten her attığını vursan avmı kalır memlekette.kaçırmakta başka bir güzellik . köpekleri domuz geçince tutmuşlar hemen bir araya geldik yaktık bir ateş oturduk sohbete çayımız demlendi yemeğimizi yedik,gırgır şamata kahkaha hırlaşmalar boğuşmalar işte avın güzel yeri dedikya .gerçekten çok güzeldi.allah bizlere kazasız belasız nice avlar yapmayı nasip eder inşallah...
20 Aralık 2007 Perşembe
keçi kalesi mevkii sabah dönüşü
cıvaşır burnu
arvalya mevkiindeki son avımız
insan ve doğa
Onlar kar tanesinin türlü şekillerini karelere alıp sonsuzluk kütüphanesine depolayanlardır. Bazıları insanın kanını donduran bekleyişlerle, insan vücudunun açık havaya maruz kalmış, suda ya da toprak altındaki halinin doğaya karışma sürecini günlük tutar gibi not ederler. Kimisi köpekbalıklarının neden kanser olmadıklarını anlamaya çalışır, kimi ise balinaların neden baş aşağı uykulara daldıklarını...
insanlar doğayı hep merak eder aslında ,ama kirletmekten de asla vaz geçmezler ...
erol iğci(çeşmeci erol)
emin aldemir
19 Aralık 2007 Çarşamba
sevgili arkadaşım harun ava ve doğaya duyduğu sevgiyi böyle anlattı
18 Aralık 2007 Salı
işte buda bizim umut
harun yazgı
bir av günü
sevgili arkadaşım barış kasaboğlu
Candan TURHAN
Sabah erken, daha sinekler uyanmamışken ve (melih cevdet’in ruhu şad olsun) develer cigara içerken, çıkarsın dağa. “Dağa çıkıyorum” diye düşünmek bile bir coşkunun ipucunu verir gönlüne, bir ferahlık kıyısından. ruhunun, bedenine en yakın olduğu saattir o saat. Daha gündelik dünya ile kirlenmemişsindir, rüyanın devamı gibi, bedenin yok gibi, bembeyaz ışık saçan ruhunla doğanın koynuna girersin sıcak sıcak.
Sonra ver elini toprak kokusu. Ver elini sabahlıklarını toplayan karınca, uykudaki çiçekleri söğen dev arı, buruşuklarını düzelten yapraklar, günaydın yeşiller, papatyanın, gelinciğin sonu, gülibrişim veya patlangaç kokusu. yavaş yavaş çıkar sıcak, sen şekil almamış bir ruh gibi taşlara akarken.
Bir şahin çıkar aniden. Şahinler hep aniden çıkar zaten, birden bitiverirler tüm alacalıklarıyla mavi göğün ortasında. Kanatlarını kıpırdatmadan süzülürken bir veya iki keskin çığlık atar. Çok uzakta, yüksekte olmasına rağmen sana selam verdiğini düşünürsün. Takılır gözün, sanki bakışınla ona akar gibi, onunla dönersin usulca yitip gidene dek. Şahinler yitip gitmeden bırakılmaz.
Sonra bir sincap hoplar önünden, su içtiği yalaktan ağaca doğru. sincap kardeş korkma, yuvanı göster bana. bir taşın, bir yılanın, bir çiçeğin ya da çiçeğin altından göz kırpan meyvenin, bir çalının peşine takılır alır başını gidersin. Nereye yoktur dağda, ne zaman yoktur, niçin hiç yoktur. Her şey orada ve o anda. Oluyorsa oluyor. Varsa var. İşte o kadar.
Gerçeği kavrarsın. Ya da: gerçek seni kavrar... Hah, işte bu, dersin. genişlersin, şöyle bir ferahlık gelir üstüne, bir hafiflik
Candan TURHAN
Şehir dışında her yer sürgündür modern insana. Zevkle yenilip zamanla vücuttan atılan bir yemek gibi algılanır doğa da - güzeldir, hoştur, bir miktarı bir süre yeterlidir. Bir küçük zevktir, insanın yüce yaşamının kıyısında. Öyle de kalmalıdır...
Çok zaman oldu, uzaklaştık, farklılaştık. Oysa bir zamanlar doğanın bağrında varolmuştuk. Bebelerimizi kurtlar yalamıştı belki. Domuzla yanyana su içmiştik dereden. Köpeğin açtığı kuytuya sığınmıştık. Yaşam mücadelesi vermiştik birlikte. Koptuk.
Toprakla ilişkimizi gevşettik önce. Tozu, çamuru pislik saymaya, evlerimizi topraktan yukarılara yapmaya, evlerimizi, bahçelerimizi beton kaplamaya başladık. Toprakla birlikte hayvanları geride bırakmış olduk. Uzaklaştıkça tanımaz olduk onları, tanımayınca korkmaya başladık, korktukça daha uzaklaştık...
Hayatta kalma mücadelesinde iki seçeneğimiz vardı: Uzlaşmak ya da hakim olmak. Karanlık tarafımız kazandı: İktidarı, gücü, hükmetmeyi seçtik. Kendimizi öyle daha güvende hissettik. Gelişme denen sürecin bir aşamasında, doğayı bizi de içeren bir büyük bütün olarak algılamaktan vazgeçip “biz” ve “onlar” olarak iki cepheye böldük. Onlar olduğu yerde saydı, biz ‘ilerledik’.
İktidar, tebaya ihtiyaç duyar. Küçük Prens’in kralının boş gezegeninde gördüğü herkesi hemencecik tebalığa kaydetmesi gibi, hükmedilecek birşeyler arar sürekli iktidar. Ve kendine bir teba buldu hemen, en yakınından: İlk olarak onun süründüğü, mücadele ettiği, herşeyle bir ve eşit olduğu zamanları bilen, birlikte mücadele verdiği kadim dostunu, doğayı sırtından bıçaklayarak teba ilan etti; o günlerin anılarını öldürmek için belki de...
(Daha sonraları, doğaya mükemmelen hakim olduğuna inandıktan sonra, hala ‘meşru hakimiyetini’ kendine kanıtlamaya çalışan insanoğlu kendini de kategorize edecek (“böl ve fethet”) ve kendinden en uzakta olanlardan başlayarak sırayla tüm “öteki” kategorilerinin de üstünde hakimiyetini kurma isteğiyle yanıp tutuşacaktı. Ve nitekim “öteki”lerin, Fransa’daki göçmenlerin, İslami uçların, ezilen etnik grupların huzur vermediği günlerimiz... Ama şimdilik konumuz doğa.)
av ve doğa aşkı
avcılık denince bu spora uzak olan kişilerin bakış açısı aniden öldürmek ,katletmek gibi görünür .aslında öylemidir avcılık avcılık öldürmekmidir ? asla, avcılık doğayı sevmektir, avcılık onu korumaktır .avcılık bir aşktır doğaya karşı ,avcılık hayvan sevgisidir ta içten gelen .benim için orda bulunmak doğayla iç içe olamak onu yaşamak tır önemli olan ,köpeklerimle birlikte dağlarda koşturmak yağmurda ıslanmak dağda yaktığın bir ateşin başında oturup arkadaşlarınla sohbet etmek , bulduğunuz bir cubuğun ucuna takıp pişirdiğiniz sucuk. tek bir zeytin tanesi ,közün üstünde ısıtıp yediğiniz is kokulu ekmek parçası ,onun üsütne içtiğiniz 1 bardak közde demlenmiş çay .asla hiçbirşeye değişilmez .doğayı avcılığı seviyorum. ölene kadarda sevicem