23 Ocak 2010 Cumartesi

Toros & Kara, Karıncalı Yokuş’ta domuz kovuyor!


Benim zeytinlik ufak, evin yanından dereye iniyor, derenin hemen karşısı Osman amcanın zeytin ve meyve bahçesi. Derenin içinde Osman amcanın havuzu da var, koca cevizler, kestaneler var, her türlü ekili meyve ve zeytinin yanısıra. Orda kalan da olmadığından tabii domuzlar çok seviyor oraları, yaz gecelerinde çatırtılarını sürekli dinliyoruz. Hatta bir kere köpekler susmadan iki saat domuzlara ses verip durunca (evin arkasına kadar gelmişlerdi artık) birkaç saçma attımdı havaya da, koca bir alay şaldır şuldur kaçışmıştı. Tamam, domuz buraya gelir, yayılır gider. Ama kalkıp, şu satırları yazarken görebileceğim yakınlıkta, el kadar ormanlığın içinde de yatar mı?!


Pazar günü fena yağmurluydu, ava çıkılmadı, evdeyim. Öğledensonra Toros (kendisi yaşını doldurmak üzere bir kangal yavrusudur) görüntü vermeden ses vermeye başladı, uzun uzun. Bakıyorum bakıyorum, Osman amcanın üstündeki ormandan geliyor sesi. Köpekse, niye ormanda dursun? Tilki olsa çoktan kaçardı. Başka ne olacak? Derken Toros’un havlamalarına arada dalaşma üstü şaldırtılar gelmeye başladı... Ben her zamanki gibi “Aa, domuz!” durumundayım.


Domuz olduğuna inanana kadar bunca beklememin bir sebebi üşenmekse (oraya tırmanıcam da ne olacak, domuz kaçacak benim sesime, dursa da ormana dalıp vuracak değilim ya!), bir diğeri de komik olma korkusu: Tüfeği omuzlayıp dört yanı açık zeytinlik olan hakikaten el kadar ormana çıkıcam, birileri görürse köyde alay konusu olmaz mıyım, “hap kadar yerde bilmemneye köpek sarmış, bu da avcı olacak ya, domuz sanmış!” diye... Keşke daha önce sanaydım!


Domuz olabileceğini kabul edince, Kara’nın (kendisi bir türlü açılamamış avcı eniğimizdir) susmayan bağırtısına anlam verip onu da saldım. Kara doğrudan yukarı çıkmayıp etrafı koklarken ben girip tüfeği vs kaptım. Kırık bir barak olan, aslında fare gibi ufak avları tercih eden Bozo da ormanın etrafında Toros’a destek veriyordu artık. Kara önümden çıktı, ben ormanın yanına geldim, nerden girsem falan uğraşırken yukardan biri seslendi: “Bakhele, tüfek de var sende, ben almamışım, ta önümde geçtiler, bak şurdan, hem de kaç tane...”


Komşu Ali beygirine bakmaya gelmiş ki salına salına 7-8 parça domuz bizim ormancıktan kalkmış, Elemen’e doğru yolu atlayıp zeytin fidanlığından devam eder... O daha anlatadursun, onun heyecanıyla bizim Toros’la Kara izlere gelmez mi! Gelmekle kalmayıp Kara tamamen kendi kendine ize müthiş bir ses vermeye başlamaz mı! Toros beygir gibi koşar, Kara cayır cayır ses verir, komşu uzaktan eliyle gösterirken “Aha şurdan çıktılar,” diye köpekler tam da ordan tutup tam gaz gitmez mi!


Bunca zaman ümit beslesem mi dahi bilemediğim Kara beni ters köşeye yatırdı ve alıp izi kendi kendine kovgun yaptı. 5-10 dakika daha sesi geldi, sonra zaten Elemen’e inmiş olmalı, ses verse de bana gelmezdi... Toros hava karardığında evdeyken heyecanlı avcı Kara ertesi sabah geldi evine, ilk domuzunu kovmanın haklı gururuyla. Artık sabaha kadar kovdu mu onu bilemiycem ama bir sonraki avımızda pek cevval bir şekilde esas oğlan Barak’a katılıp uzun ve güzel bir kovgun yaptı, hatta vurulan domuzu didiklerken diğer köpeklere (hayatında ilk defa!) hırlayarak kendini bile savundu. Sanırım Kara avcı olma yolunda önemli bir eşiği atladı!