16 Nisan 2010 Cuma

Barak’a veda (24 nisan 2004 - 15 nisan 2010)


Bir kez daha ellerim geri geri gidiyor. Bu yazıyı yazmak istemiyorum. 13 yıllık can yoldaşım köpeğimi kaybettiğimdeki kadar sık doluyor gözlerim. O cümleyi duymasam nasıl güzel olurdu şimdi her şey diye düşünüyorum. Her şeyde o aklıma geliyor, köpekler bağırdığında, av düşündüğümde, bilgisayar başına geçtiğimde. Barak, 6 senelik koca Barak, öldü. Canımızın içi, gözümüzün bebeği.

Sen şimdi gidiyorsun. Git.

Gözlerin durur mu, onlar da gidiyorlar. Gitsinler.

Oysa ben gözlerinsiz edemem, bilirsin...

Barak gitti. Yakışıklı yüzü, uzun bacakları gitti. Ava giderken arabanın arkasında “Kaiiii, kaiiii” diye bağırması gitti. Ormanda heyecanla ize kesik kesik ses vermesi gitti. “Kav, kav, kav, kav” bıkıp usanmadan dağ tepe domuz kovması gitti. Domuzun yatağında burnuyla domuzun yerini göstermesi gitti. Küçük patileriyle üstümüze tırmanarak tutunması gitti. Ekmeklerin üstüne atlaması, öteki erkek köpeklere hırlaması, domuzun karın zarını itinayla parçalayıp yemesi, domuzun üstüne kafasını koyup sahiplenmesi, motorun arkasında bir ayağını sahibinin koltuğuna koyarak gitmesi, beni görünce kuyruk sallaması, ipine deli gibi asılması gitti.

İşte böyle pat diye gidiyorlar. Birkaç saat evvel av yapıyor, koşuyor, kuyruk sallıyor olup, birkaç saat sonra aynı her zaman yattıkları gibi, ama cansız yatabiliyorlar. Her zamanki güzellikleriyle, masumluklarıyla. Böyle aniden veda edip, toprağa vermemiz gerekebiliyor. Kızıyoruz o zaman, kandırılmış gibi hissediyoruz, hani dün burdaydın, ne demek şimdi yoksun, hani hep burda olacaktın, hep yanımızda zıplayıp, bağrınıp, av yapacaktın diye...

Daha bu işin ava çıkması var, köpekleri arabaya doldurup aralarında Barak’ın olmadığını fark etmek, köpekleri salıp onun sesini beklemek, domuzu vurup onun üstüne atlamasını beklemek, domuzun kalbini, böbreğini çıkarıp... Daha Barak’ın çok eksikliğini hissetmek var. Ben hiç Barak’sız av yapmadım. Güngör yaptı tabii ama eminim hatırlamıyordur onsuz av yaptığı zamanları. Daha Barak’sızlığı çok yaşamak var. Barak’sızlık acı.

Tabii ki bir köpeğin başına gelebilecek bir sürü tuhaf ve kötü son arasında, Barak’ın başına gelene yine de şükretmek gerek. Bir av köpeği için ormanda yarılıp orda, bulunmadan kalmak da var, dağ tepe gidip uzak bir diyarda kaybolmak veya alıkonmak da. Kendini bilmezlerin attığı zehirlerle çırpına çırpına ölen köpeklerimiz de oldu, araba çarpıp ezilen de. Bilinmeyen hastalıklardan, dilleri düşerek, aşılı oldukları söylenen hastalıktan, şu bu. Barak için elimizden geleni yaptık, tedavi ettirdik, sevdik, sarıldık, övdük, sıcak evine gitti, sahibinin yanında öldü.

Sevgiyle yaşadı, sevgiyle öldü. Çocuklarını büyüteceğiz, yeni köpekler yetiştireceğiz, yine avlar yapacağız... Ama onu her zaman çok özleyeceğiz.




2 yorum:

Adsız dedi ki...

daha sensiz av yapmadım ben.daha sensiz seni hatırlayarak dağlara çıkmak var.sesini kokunu özlemek var.sen ayrıydın, sen bitneydin....sen farklıydınnnn

Adsız dedi ki...

çok geçmiş olsun valla ne diim sizlerin hayalleri gibi benimde hayallerim yıkıldi çok geçmiş olsun ne yapalim yapcak hiç bir şey yok harun yazgı