8 Kasım 2009 Pazar

5 motosiklet, 2 4x4, 6 köpek ve bir sürü avcı

Ve yine tanıdık son: Domuz Güngör’ün kurşununa rastgeldi! Ne kadar şaşırtıcı, değil mi?..

Bu seferki yazı avcı arkadaşların sevdiği gibi olsun: kısa ve öz. Sabah bir sürü avcı toparlandık, hava güzel, ılıman ve yağmursuz, hedef Çatalşerit’in altları. Gider gitmez hedefin ne kadar doğru olduğu anlaşıldı, her yer iz dolu, irili ufaklı. Ama domuz nerde?! Domuz yok. Köpekler sağda solda aradı, bir ses bile veren olmadı. Hadi toparladık, öte tarafa, Kurtkayası’na doğru olan yamalara saldık köpekleri – bu domuz burdan geçmiş, ya aşağıda ya yukarıda bir yerde olacak... O parçalarda da bol bol iz, yani görüntü var, ses yok. Bir tek son dakikada kovulan bir şey var ama moza mıydı her ne ise kovgun sürmedi.

Yüksek taraflar müthiş rüzgarlı, gürültülü, hem de tavşancılar var, bu sefer istikamet Zübeyde. Kafile halinde inildi, Zübeyde’nin en dik, kuzeye bakan şeridine yayılındı. Köpekler de hemen şeridin batısına salınıverdi. Sanki domuzun üstüne attık, hemen başlamazlar mı domuz kovmaya! Hepimiz şeritte aşağı yıkarı gide gele bir süre köpeklerin oyuncağı gibi koşturduk heyecanla, sanki domuz her an çıkıverecek gibiydi. Sonra bir baktık sesler öteki yakada: Şeridin dibinden, ya da tabandan demeli, geçmişler. (Güngör baştan demişti, bu şeridin altlarından geçer domuz diye, ama ben mesela aşağılara gidenimiz çok olduğu için yukarı kısımda kaldım.)

Bazımız bu aşamada, bu domuz Afyonlunun oraya çıkar deyip yola koşturdu. (Doğrusu benim de aklımdan öyle geçti ama ya dönerse, hep ben gittiğimde geri önceki yerime dönüyor diye düşünerek yerimde kaldım. Bir şey fark etmedi, yine armut topladım ya, neyse.) Köpekler hakikaten o tarafa çıkacakmış gibi gittiler gittiler, sonra bir anda sesler döndü, bizim şeride doğru geldi, ama hep aşağıdan aşağıdan... Ve derinden bir iki el tüfek sesi. Yanımdaki Umut telsizden almış bilgiyi, acı acı gülümseyerek, “Güngör vurmuş, güzel domuzmuş,” dedi. “Yok artık yahu,” dedim, “Nedir bu, başkasına gelmeyecek mi bu domuz?!”

Sonra domuzun vurulduğu yere doğru bir gidiyoruz ki, o şeridin o altları bir dik, bir fena, değil çıkması inmesi bile ıstırap... Vardığımızda dedim, lafımı geri alıyorum, domuz yine burdan geçerse yine Güngör vursun, ben almayayım. Hatta domuzu görmeye gelirken daha üst tarafta Mustafa tırıs tırıs şeridi geçen üç domuz görmüş, çıkarken de köpekler aynı yerde heyecanlandı, ama yine aynı, alt dik şeridin kesilmesi gerek, buna da gönüllü olan yok diye o domuzları unutmak zorunda kaldık.

Oflaya tıksıra yukarı çıkmayı başardığımızda huysuz bir köpek bir diş kaybetmiş, tırsık Kara domuz hakkını kaybetmiş, vurulan iri domuz ise güzel pozlar kaydetmişti. Domuzun gerçekten de Afyonlunun oraya doğru gitmekte olduğu, sonra aklına gelerek “Güngör nerde?” diye sorduğu ve geri şeride, Güngör’ün en baştan beri durduğu kayalığa yöneldiği, iddialar arasında. Burayı da uğurlu kayalık ilan etmek gerek herhalde, birkaç gün önce Zübeyde’nin efesinin vurulduğu yer de hemen bunun altı.

Sonrasında ver elini çeşme, ateş, yemek, çay... Neyse ki yağmur, günün ikinci yarısına kaldı da biz bu güzel sabah avımızı keyifle tamamladık.

Hiç yorum yok: