25 Ekim 2009 Pazar

Yavaş başladı, hızlı bitti (Zübeyde / Ekmekçi, 24 Ekim Cumartesi)

Avı aslında köpekler sayesinde yaptığımızı hatırlayarak bugünlerdeki çalışkan köpek ekibimizi tanıtmakla başlayalım işe: Öncelikle Barak’ın enikleri Barut ve Reis, esas ekipten ayrıldılar. Barut tavşancı olarak kendisine yeni bir yol çizerken, Reis de her zamanki heyecanıyla şimdilerde İzzet’in ekibinde domuzculuğuna devam ediyor. Barak’a destek olarak Çakır adlı Muğlalı köpek katıldı aramıza, ki şahane kalın bir sesi var. Bir de Barak’ın yeni yavrularından bir adet yetişmek üzere katılacak yakında domuzcu aileye. Ayrıca Boyacı Ahmet’in köpekleri var, domuzlarını paylaşmaktan hoşlanmayıp cazgırlık yapsalar da pek cevval, hırslı köpekler ikisi de. Reis’in yanı sıra yine İzzet’teki iki barak yavrusu da arada kovguna katılıyor, diyebiliriz herhalde...

Benim anası babası kılıklı, kanı çekmeyesice güre köpeğim Kara’yı da katarsanız bugünün köpek ekibi tamam olur. Çeşitli şartlardan dolayı sabah 10’u geçiyordu ava doğru yola çıktığımızda. Zübeyde’nin yeni şeritlerinden asfalta bakana oturduk, alelacele bir şeyler atıştırırken Ahmet abinin köpekler yanlarına İzzet’inkileri de katarak daha önce açtıkları deliğin başından tilki kovmaya başladı. Onların geri dönmesini bekledik, dönmeyip de en azından sesleri yok olunca Barak’la Çakır salındı. Köpekler şeridin her iki tarafında da arayıp ses vermeyince, aşağı koyun ağılının ordan çok domuz çalıştığı, oralardan salmak gerektiği konuşuldu.

Barak geri gelince Güngör motorla aşağı indi. Çok da ileriden köpeği salacağını söyledi ama bir baktım, şeritten görüyorum aşağı yolda durduğu yeri, Allah Allah... Hemen bir anons gelmesin mi: “Barak yolun altında domuzu buldu!” Meğer motorla giderken Barak sepetten bulmuş domuzu, salar salmaz da başına dikelmiş. Üç parça domuz kalkmış, yukarı şeride. Tesadüfen orda olduğunu iddia eden İzzet atmış ama tıraş. Barak o arada öteki köpeklerle biraraya gelmiş ve hepsi birden kovmaya devam etmişler...

Artık nerden dolandılarsa (ben uzun süre seslerini duymadım – asfalta bakan şerit biraz ölü bir nokta bu açıdan anlaşılan) tekrar yolun altına indiklerinde acil anonsuyla yola, Güngör’ün gözüktüğü civara indim. Ahmet abi ve ben, domuzun güzergahına dikeldik – hatta centilmenlikle ben domuzun geçen hafta geçtiği ve İzzet’in attığı esas noktaya bırakıldım! Ama plan işe yaramadı, domuz bir kez daha bizi tufaya getirdi: Önümüzdeki ufak ormanda (yoksa çamlık mıydı?) muhteşem bir kovgun seslerinin ardından bizim yukarımızdan, adam koymadığımız bir noktadan yukarı ormana geçti.

Yine yukarı, baştaki şeridime gönderildim, şeridin üst kısmında ses bekliyorum ama yok. Bir süre sonra aşağı tarafta bekleyen Ahmet abi de gitti, tek başına ve sessiz kalakaldım... Ne köpek sesi geliyor, ne bizden biri var görünürde. Daha durayım mı diye sormaya da korkuyorum, ne de olsa önezeci durup beklemek zorunda, soru sormak görev tanımı dışında kalıyor(!), ama köpekler de kim bilir alıp başını nerelere gitti? Sormak gerekmiyor mu şimdi, “Başka bir yerde dursam daha faydalı olmam mı?” diye?

Meğer köpekler Zübeyde’den geçmiş, ta Afyonlunun oraya gitmiş, Güngör de orda yolda vuruvermiş domuzu! Ben daha aşağıda domuzun ilk kalktığı yerden köpek sesi geliyor diye heyecanlanayım, bütün köpekler vurulan domuzun başına serilmiş, duyduğum da yalnız ve heyecanlı Reis’in sesiymiş... Neyse, bu ilk zaferimizi kazandıktan sonra domuzumuzu, köpeğimizi, avcılarımızı toplayıp çeşmenin başına gittik; hem köpekler hem biz dinlenip sohbetleşip yiyip içtik.

Gitmek üzere toparlanırken fikri kim ortaya attıysa, epey tereddütlü bir “Baksak mı, bakmasak mı?” düşünmesinin neticesinde beyler Ekmekçi’ye de şöyle bir bakmaya karar verdiler. Bense müthiş av faaliyetleri(!) sebebiyle kulağına ot kaçan gazi Karabobi’mi veterinere götürmek üzere av mahallinden ayrıldım. Meğer o iki arada bir derede hadi bir bakıverelim’in neticesinde bir koca domuz kalkıvermiş, hem de ilk defa Çakır kaldırmış, hem de çeşmenin hemen 100 metre altından... Ve inanmazsınız, bunu da vurmak yine Güngör’e nasip olmuş! Ben anlayamıyorum, arada moralimi bozmuyor da değil: Bu adam en hırslı olup en çok uğraşan, çaba gösteren olduğundan mı ona bu kadar “denk geliyor”, yoksa en çok av seven, en çok isteyen olduğundan mı kısmeti açık?..

İşte az aşağıda, “son 20 günün karışık avları”nda en başta gözüken dalgalı gür saçlı Ekmekçi domuzu, bu hızlı finişte 150 metre gibi bir mesafeden tek kurşunla devrilen arkadaş. Bu finişle birlikte ağır başlayan av gününde hem köpekler, hem biz domuza doymuş olduk. Tadımızı kaçıran, yüzümüzü ekşiten bir olay oldu yalnız bugün, onu da ayrı bir yazıda ele alacağım: Böyle adi vakaların avlarımızla aynı nefeste anılmalarını avcılığa yakıştırmıyorum çünkü.

Hiç yorum yok: